Teşşekkürler Başkanım ..


Ekim ayında, Kütahyaspor Yönetiminin , Sayın valimiz Şükrü Kocatepe ile birlikte
yaptıkları bir toplantıda, Kütahyaspor yönetiminin "Bize Destek Verin!" istemlerine,
Sayın Valimiz ve Belediye Başkanımız:
"Şöyle bir gidin bakalım...Sonunu görelim..Ona göre bir yol izleriz" demişlerdi..

Kütahyaspor'umuz o gidilen yolda, zor zahmet te olsa başarıya ulaştı ve ilimizi
3.lige terfi maçlarında ve ayrıca Deplasman Kriterli Lig'de temsil etmeyi hak kazandı.
Bunda, siyesilerimizin, taraftarımızın, yönetimimizin, futbolcu ve hocalarımızın büyük
gayreti vardı..

Artık sıra Belediye Başkanımız ve Valimize gelmişti...

Ekim ayında verdikleri o sözün doğrultusunda, Kütahyaspor yönetimi, geçen
hafta Belediye Başkanımız Mustafa İça'yı odasında ziyaret etti..

Yönetimimiz, "Biz zor şartlarda başardık..Buraya getirdik..Artık sizlerin desteğine
mutlaka ihtiyacımız var..Çünkü bundan sonrası daha çok zor olacak" dedi..

O görüşmede şu netice çıkmıştı..Belediye Başkanımız Mustafa İça : "Burada böyle
görüşme yerine, bir başka gün beraber olalım..Siz, bizlerin kanun içinde yapabileceğimiz
projelerle oraya gelin, değerlendirelim" demişti..

İşte bugün (20.Nisan.Salı), Belediye Başkanımız Mustafa İça ile Kütahyaspor yönetimi
öğle yemeğinde Sultan Sofrasında buluştular..
Bir buçuk saat kadar süren bu görüşmede, yönetim Başkan İça'ya 25 maddelik
bir proje sundu..Başkan orada bunları inceliyerek, hemen yapılabilecekleri tesbit ettiler.

3.lig terfi maçları öncesi yapılabilecekler ve sonrası yapılabilecekler olarak detaylandırdılar.

Bunlarla ilgili gelişmeleri zamanla sizlere duyuracağız..

Belediye Başkanımız Sayın Mustafa İÇA'nın Kütahyaspor'umuza bu destek çıkışının
gerçekleşmesini, sürmesini ve bunun neticesinde Kütahyaspor'umuzun üstlere
çıkarak KÜTAHYAMIZIN ADINI ŞEREFLE DUYURMASINI İSTİYORUZ
ve bu desteğinden dolayı sitemiz, kulübümüz ve taraftarımız adına kendilerine
teşekkür ediyoruz..

www.kutahyasporum.com - Alıntıdır.

ESK.ODUNPAZARI : 1 KÜTAHYASPOR : 1




HAZIRLIK MAÇLARIMIZ DEVAM EDİYOR....
Bugün Eskişehir ligini 1.sırada bitirmiş ve 3.lig terfi maçlarına gitmeyi hak kazanmış Odunpazarı Bld.Spor ile Necdet Yıldırım Sahasında hazırlık karşılaşması yapan Kütahyaspor, 1- 1 berabere kaldı.
Maçın ilk yarısı 1-0 Odunpazarı Bld.Spor'un üstünlüğüyle kapandı. İkinci yarıya oyuncu ve taktik değişikliğiyle başlayan Kütahyaspor, oyuna sonradan girmiş olan Cenk Karataş'ın bir korner atışı sonrası topu önünde bulması sonrası attığı şutla beraberliği yakaladı. Maç 1-1 berabere bitti.ancak; her iki takımın teknik heyeti, terfi maçlarında başlarına gelebilecek bir durumu , daha maçın 80.dakikasında anlaşarak maç sonu uygulamaya koydular.Bilindiği gibi, terfi maçlarında eleme var ve hiç bir maç berabere bitirilmiyor.Uzatma ve penaltı atışları sonrası mutlaka bir takım galip oluyor. İşte bunu göz önüne alan hocalar, "Maç böyle berabere biterse penaltı atışları yapalım" diye anlaştılar.Ve maç berabere bitti. Bunun üzerine direk penaltı atışlarına geçildi.Her iki takım da ilk 5 penaltının 4'ünü atıp birini kaçırdı.Kütahyaspor'da Erhan bu atıştan yararlanamadı. 6.atışları kaleciler kullandı.Odunpazarı Bld.Spor kalecisi penaltıyı atamayıp, kalecimiz Sedat pehaltıyı gole çevirince maç Kütahyaspor'un penaltı atışları sonrası 5-6 üstünlüğüyle bitti.
Kütahyaspor'u maç sonrası yemek vererek ağırlayan Odunpazarı Bld.Spor camiasına teşekkür eder, terfi maçlarında başarılar dileriz..
Kütahyaspor, terfilere kadar iki hazırlık maçı daha yapmayı planlıyor.Bunların biri dışarda, biri Kütahya'da olacak.

Herşeye rağmen geliyoruz : 3-0


3.Türkiye Ligi 2.Gurupta 4.sırada bulunan ve ikinci ile arasında sadece bir puan fark olan
Afyonkarahisarspor, bugün Afyon Atatürk Stadı'nda , 3.lige terfi maçlarına gitmeyi hak
kazanan ve oldukça kuvvetli rakiplerle maç yapmayı planlayan Kütahyaspor ile karşılaştı.

15.15'te başlayan maça Kütahyaspor; Sedat - Murat, Yunus, Ünal, Hasan, Alparslan,
Erhan, Mehmet, Halil, Alperhan ve T.Yasin onbiriyle çıktı.

Afyonkarahisarspor, futbolcularını iki 11 halinde ayırmış.İlk yarı başa baş mücadele oldu.
Tartışılır bir pozisyonda Halil'in attığı gol ofsayt gerekçesiyle iptal edildi.
Maçın ilk yarısı golsüz sona erecek denirken, 42.dakikada ileri atılan bir topu kapıp
ceza sahamıza giren Afyon'lu futbolcunun ayaklarından topu almak isteyen Sedat'ın eli
rakibin ayaklarına da gidince penaltı kazandılar.Harun'un penaltısını yatarak çıkaran Sedat'ın
kurtarışı sonrasında top kornere atıldı.Korner sonrası sonuç alamadılar.
Devrenin bitimine 1 dakika kala sağdan ceza sahasına giren Afyon'lu futbolcu sertçe bir
şut attı.Sedat, bu topu iki elleriyle yumuşatıp önüne düşürmek isterken, top ellerinden
kayıp kalenin içine düşünce 1-0 öne geçtiler ve devre de bu şekilde bitti.
* * *

İkinci yarıya Afyonkarahisar, ilk yarıda kale arkasında ısındırdığı ikinci 11'i ile başladı.

Bu takım, biraz daha as takım ağırlıklıydı.Nihat Baştürk, Selçuk, Muhammet gibi fitbolcular
bu yarıda görev aldı.
Yeni bir onbire karşı sadece Alperhan-Kadir değişikliğiyle ikinci yarıya başladık.
Mücadele devam ettikce, taze kuvvet farkı belirmeye başladı.Bizim futbolcularda
ister istemez yorgunluk belirdi.Bu devrede de Emin ve Halil ile net pozisyona girdik ve
son vuruşlarda golü bulamadık.
Dk.70'te Alpaslan - Erhan ve Murat, yerlerini Ömer, Erman ve Cenk'e bıraktı.
80.dakikada da Ünal - M.Emin değişikliği oldu.
Maçın son 10 dakikasında ataklarını sıklaştıran Afyon, 81.dakikada soldan gelip içeri
kesilen topa dokunmaları sonucu 2-0 oldu.
83.dakikada ceza sahamız yayı üzerinden ve tam cepheden kazanılan frikiği,
Selçuk, tam üst köşeden ağlara gönderdi ve maç 3-0 bitti.

3 Büyükler Masalı!


İngiltere liglerinde geçtiğimiz hafta oynanan maçların izlenme oranlarına göz atıyorum. Premier ligde Manchester City’nin, Portsmouth’u altı golle geçtiği maçta, taraftar sayısı 40,238. Kuzey Londra’nın White Hart Lane stadında, Tottenham’ın Wigan Athletic’i ağırladığı maçta tribünlerde 35,808, ülkenin kuzeyinde, Sunderland’ın Middlesbrough’yu iki golle geçtiği maçta 38,388.taraftar.

Alt liglerde de durum pek farklı değil;

Premier’in bir alt ligi Championship’de, Norwich’in Carrow Road stadında, ev sahibi takımın Sheffield United ile oynadığı maçı izleyenlerin sayısı 24,175. Geçen sezon Premier ligden düşen Derby County ile Cardiff City mücadelesinde 28,007.

Bir alt ligde, League One’da (üçüncü lig), Millwall - Cheltenham maçında 8009 taraftar.

Yukarda saydığım takımların ortak özellikleri, Türk’ün tanımıyla, ‘Küçük takım’ olmaları. Hiç şampiyon olamamış, Şampiyonlar ligine katılamamış, formasına üç beş yıldız takamamış, vs vs.

Oysa ikinci ligde oynayan Leeds United’in kombine biletli taraftar sayısı, Beşiktaş ve Galatasaray’ın toplamından daha fazla. Üstelik mazisi de üçünden de eski. İşler kötüye gidince, İstanbulluların tribünlerin nasıl boşaldığını daha önceleri izledik, peki ya Leeds’in durumunda olsalar, tribün manzaraları nasıl olurdu acaba?

Ikinci ligde mücadele eden Derby County’nin kombine biletli taraftar sayısı 23,500. Ipswich Town’nun 15,000, Wolverhampton Wanderers’ın 17,000.

Oysa bizde taraftarlık, televizyon ekranları karşısında. O yüzden, birinin 25 milyon, diğerinin bilmem kaç milyon taraftarı, garip durum dışardan bakınca...

***

‘Üç Büyükler’ yalanı,ı Türk futbolunun kronik hastalığı. Türk’ün Türk’e propagandası. Peki onlar ‘büyük’ ise diğerleri ne oluyor merak ederim. Sonu ta en başından belli kötü bir filmin ucuz figüranları mı yoksa?

Leblebi, çekirdeki mi, zengin sofrasının çerezleri mi yoksa ?

Olsalar da olur, olmasalarda mı yoksa ?

Üç Büyükler!. Bu nasıl büyüklükse. Çok eskiden beri Avrupa sahalarında yaşanan hüsranları düşününce. Oysa büyük dediğin, büyük olmalı büyükler arenasında. Arsenal’ın, Emirates stadında maç başına geliri 3 milyon Sterlin civarında, kombine biletli taraftar sayısı 40,000, kombine için bekleme sırası ortalama sekiz sene. Manchester United’ın 56,000. Barcelona’nın kombine biletli taraftar sayısı 90,000.

Ve gerçek büyüklerin başarıları ortada.

Ya bizim büyükler! Mesela Beşiktaş, büyüklüğü, dünya futbolunun neresindedir ki? Hatırlayın, geçtiğimiz sezon Şampiyonlar Liginde. Liverpool’un Anfield stadında. Kop tribününden yükselen (Can We Play You Every Week!) ‘Her Hafta Sizinle Oynayabilir miyiz” tezahüratı hala kulaklarımda. Avrupa arenalarında en ufak başarısı olmayan bir takımın, büyüklüğüne bizden başka kimsenin inanmadığı gerçeği bir kez daha.

Üç Büyükler! Şampiyonlar Ligi tarihinde, gurup maçlarında sıfır puan çekerek ilginç bir rekora imza atan Fenerbahçe. Her sezon har vurup harman savurduğu onca paraya rağmen, tarihinde yalnız bir kez, o da geçen sezon Şampiyonlar Ligi gurubundan çıkmayı başarabilmiş. Bütçe olarak ülke takımlarının hayli üstünde, ama ya sportif başarı. Ne UEFA’da ne Şampiyonlar liginde.

Ve gelelim geçen sezonun şampiyonuna. 165 milyon Dolar borcu ile ülkenin en üst liginde mücadele etmesine izin verilen, kendi liginde Şampiyon olduğu halde ön eleme oynamış, üstelik pek vasat bir takıma elenmiş Galatasaray. Bir kez UEFA Kupasını kazanmış, ama sonrasında Avrupa arenalarında hüsranlarda. Hala eli yüzü düzgün bir stadı bile olmayan, üstelik borç batağında.
Sarı Kırmızılı takım İngiltere liginde oynasaydı, eksi kaç puanda başlardı acaba. 1904 senesinde kurulmuş, mazisi üç İstanbullu’dan eski günümuzde League One’da mücadele eden ve mali butçesinde ki açık yüzünden küme düştüğü sezon 10, bir sonraki sezon 15 puanı silinen Leeds United taraftarlarına sormak gerekir sanırım bu soruyu.

Ve tabi, 2008-2009 sezonunun başında, yine borç yüzünden 30 puanı silinen Luton Town’u unutmadan.

***

İlginç bir istatistik, rekabet yoksunu ligimize dair. Türkcell Süper Lig’de bu sezon Anadolu takımları üç İstanbul takımı ile oynadıkları karşılaşmalarda macı 11 kişi tamamlamayı başarmakta zorlandıkları gerçeği. İstanbul takımlarının bu sezon yaptığı ilk 12 maçta, rakip takımlardan 8 futbolcu kırmızı kartla oyun dışı kalmış olması. Oynanan 12 karşılaşmada sadece Fenerbahçeli futbolcu Volkan Demirel’in kırmızı kart görmesi. Şasırmamak gerek, Zira bizim futbolumuzda sistem çoğunluğun mutlu olması adına. Koskoca bir ülkeyi yalnızca bir şehirden ibaret sayınca, futbol denilen güzelim oyunu iki,. bilemedin üç takıma endekslemek de kaçınılmaz oluyor nasılsa.

Üç kişilik paranoyak bir aşk masalı Türk futbolu. Her sezon ayni teranenin içinde, ayni tek düzeliğin içinde yuvarlanıp gittiğimiz. Ta en başından sürekli ‘Üç Büyük’ yalanı ile yoğrulan, tüm yaşamlarında taraftarı oldukları takımın stadını dünya gözü ile bir kez bile göremeyenlerin diyarında.

Yenenin değil, yenilenin sürekli konuşulduğu bir lig bizim ligimiz. Futbol programlarında sürekli sadece üç takımın tartışıldığı. Sevimsiz ve adaletsiz. Yine çoğunluğun ilgisini çekme adına. O yüzden yense de yenilse de, hep baş köşede üç İstanbullu. Gazetelerin spor sayfalarında, televizyon programlarında. Haliyle neredeyse her doğan çocuk ‘İstanbullu’ güzel ve yalnız ülkemde.

Malum, çocuk ne görürse onunla büyür bu yaşamda..

Bilir misiniz, son yıllarda İngiltere futbolunda dört takım zirve yarışını parsellemiş olsa da, son 25 senede 7 takım kaldırmıştır Şampiyonluk kupasını. Futbol liginin kurulmasından bu yana ise 28 takım şampiyonluk yaşamıştır. İngiltere ikinci liginin (Championship) izlenme oranı bizim ‘Kurşunlu’ Süper ligimize fark attığı da meselenin diğer bir boyutudur…

Turk futbolu, haksız rekabet üzerine kurulu, ‘Üc Büyükler’ edebiyatında eriyip gitmekte. Ama hangi büyük? Sahada oynanan futbolun kalitesi ortada. Har vurup harman savurdukları onca paraya rağmen Avrupa arenalarında aldıkları sonuçlarda.

Filler tepişirken, karıncaların hep ezildiği bozuk düzen Türk futbolu. Adalet, eşitlik ve rekabetten yoksun, kurulduğundan beri yalnızca 4 şampiyon çıkarabilmiş. Üçlü oligarşinin bir heyula misali üzerine çöktüğü.

Hemen her Avrupa macerasında tepetaklak döndüğümüz.

Nacizane düşüncem, takımın küçüğü büyüğü olmadığıdır. Her takım, kendi taraftarı için büyüktür. ‘Hangi takımı tutuyorsun?’ sorusuna verilecek cevap mutlaka üç takımdan biri olmamalıdır. Futbolun beşiğini örnek almak gerekir. Ve diğer kaliteli ligleri.
Nihat Kahveci’nin forma giydiği Villareal, 49,045 (2007 sayımı) nüfuslu küçük bir kasabanın takımıdır. Maçlarını 25,000 kapasiteli Madrigal stadında oynar.

Ve yine hatırlatmakta yarar vardır;

‘Üç Büyükler’ edebiyatı, Türk’ün Türk’e masalıdır…

Yoksa siz hala inanıyor musunuz bu masala?

Ziya ADNAN

Dedik ya GELİYORUZ : 5-1


3.lige terfi maçlarına katılacak olan Kütahyaspor, Uşak liginde 2.olup 3.lige terfi maçlarına
katılacak olan Uşak Özel İdarespor ile bu gün Kütahya Yeşilay sahasında saat 16.30'da
karşılaştı.

Hasan Aldemir'in yönettiği maça Kütahyaspor; Sedat Çolak - Murat Şahin, Ünal Arı,
Yunus Buzbuz,Hasan Tosun, Kadir Güren, Cenk Karataş, Mehmet Korkmaz,
Ömer ankaralıgil, Halil Mutlu ve T.Yasin Ersoy onbiriyle çıktı.

Geçen yıl Uşakspor'u çalıştıran Ergun Hoca'nın nezaretindeki Uşak Ö.İdarespor maçın
başlarında başabaş oyun oynadı.ilk golü bulmak ta onlara nasip oldu.

Futbol seyrettiğim hayatımda hiç görmediğim bir gol yedik.
Tam yedek kulübelerinin önünde Uşak'lı futbolcu yerde kaldı.Kalkamadı.O sırada
diğer arkadaşı topu kaptı, yandan korner bayrağına doğru götürdü.Herkes durdu.
Onu, arkadaşının tedavisi için topu dışarı atmaya gidiyor zannetti.Murat, ellerini açmış,
topu götürenin yanında hafif hafif koşuyor, bir yandan da "At dışarı..at dışarı!" diyor.
Uşak futbolcusu ise birden dönüyor, ceza sahası içine yöneliyor, yine herkes duruyor,
hakeme bakıyor, hakem hiç oralı değil..Oyun devam ediyor.Murat'ın hala "at dışarı"
sözü sürerken topu içeri kesiyor, arkadaşı da duran Kütahyaspor'luların arasından
topu ağlara gönderiyor..O sırada yerde kalan uşak'lı futbolcu hala yerde...
Bunu niye böyle ince anlattık..
Futbolda, hakemin düdüğü çalmadan kendi kafana göre hareket etmiyeceksin..
Bu gol olduğunda 6.dakika idi..

Yediği bu beklenmedik golün şokundan, Mavi-Şimşekler çabuk kurtuldu.Ayağa paslarla
oyunu güzelleştirdiler ve maça ağırlığını koydular..

Dk.27'de ceza sahası dışında topu önünde bulan Ömer, şık bir vuruşla üst direğin
hemen altından beraberlik golümüzü attı.

Dk.34'te soldan kullandığımız frikikte, 6 pasta yer almış olan ünal Arı, güzel bir kafa
vuruşuyla kaleciyi avladı:2-1

Devre bu sonuçla bitti.

ikinci yarıya 4 değişiklilkle çıktık.T.Yasin, Cenk Karataş, Murat Şahin ve Kadir Güren;
yerlerini Alpaslan Mutlubaba, Alperhan Gökdemir, Erman Özkan ve Erhan Özoğlu'na
bıraktı.

Dk.55'te müdafanın uzaklaştırdığı topu kapan Alperhan, topu düzeltip biraz sürdükten
sonra ceza sahası dışından çok sert vurdu.Top çatala takıldı:3-1

Dk.70'te Halil Mutlu-M.Emin değişikliği oldu.

Dk.73'te, bugün uzaktan vurmaya heveslenen takımızı, bu defa yine ceza sahası
dışından Erman'ın düzgün şutuyla durumu 4-1 yaptı.

Dk.78'te Yunus Buzbuz-Ali Gündüz değişikliği yapıldı.

Dk.86'da , yine yüklendiğimiz sırada, atılan yerden şut, kalecinin çelmesi sonucu
boşta kaldı.Yetişen M.Emin, topu filelere gönderdi:5-1

**Kütahyaspor'un bundan sonraki, belki de en ciddi maçı; perşembe günü, Afyon
Atatürk Stadı'nda Afyonkarahisarspor ile olacak.

Deplase ! Her türlü !..


Hani şu eziyet çekmekten aldığımız en büyük zevk...
Günler öncesinden başlar tatlı telaş...
Herkesin kafasında aynı soru; "gidelecekmi gidilmeyecekmi?"
Ne farkeder abicim...biz otobüs kaldırır yine gideriz!

Cebimizde ucu ucuna yetecek bir para...
Ama bu paranın en önemli kısmı alkol ve sigara için ayrılır...
Yemek problem değil, kuru ekmek domates peynir -fiks menü-

Kalkış saati giderek yaklaşır...
Kandaki adrenalin oranı giderek artar... -hele ki alkol karıştıysa...
Kafalar güzelleşir, deplasman moduna girilir
Ve bitmek tükenmek bilmeyen, sıra dağlar aşılan tozlu dumanlı yolculuk başlar...

Tezahüratlarla başlanır her zaman yola...
Herkes derdini kederini bir kenara bırakır...
Zulalanan alkoller çıkarılır, sigaralar yakılır, herkes aynı şeye kadeh kaldırır...
Bestelerin ardı arkası kesilmez...
Arka taraf öne, öndekiler arkaya yüklenir...
Arada bir kaptan anılır; "kaptan bizi şarampole yuvarla!"

Saatler ilerledikce derin bir sessizlik hakim olur...
Birkaç çenebaz dışında...onlar hiç uyumaz devamlı konuşur...
Hatırlıyomusun sene 19.. şurada şunlarla kapışmıştık ne günlerdi ya!-
Nerden geldiğini bilinmeyen bir ses yükselir; "yeter artık kesinde yatalım."

Herkes bir köşe bulup kıvrılır...
Arka camın önünü kapan şanslıdır...
Çünkü otobüste ondan güzel bir yer daha bulunamaz...
En bahtsızlar ise koridora düşer...
Çünkü sabaha kadar üstünde basıp geçenlerin haddi hesabı yoktur....
Ama kimiside koridorda gitmekten zevk alır...neticede tribuncüyüz...

İşte asıl mesele bundan sonra başlar...
Kafalar cama yaslandıktan sonra derin düşüncelere dalınır...
Kimisi ailesini, kimisi eşini, kimisi çocuğunu, kimisi kız arkadaşını kimisi işini...
Ortam insanın geçmişini sorguladığı ve yeni düşüncelere yelken açtığı en uygun ortamdır.
Boşuna dememişler;
"Kim demiş içki kötülüklerin anasıdır diye, ben bütün doğrularımı alkollüyken yaptım" diye...
Neden...nasıl...ne olacak sorularıyla günün ilk ışıkları belirir...

Bitip tükenmek bilmeyen çiş molalarından birisi verilir...
Millet yarı uyanık vaziyette aşşağı inip ihtiyacını görür...
Bu arada kıçları donanlar apar topar otobüse döner -abi amma soğukmuş ya-
En yakın benzinlikte durulup nevaleler alınır,
Her seferinde marketçiye aynı soru sorulur -abi ne kadar yolumuz kaldı-

Herkes uyandıktan sonra yarım kalan alkol faslına devam edilir...
Sabah sigaraları ateşlenir...
Ufak ufak besteler patlatılır...
Artık uyuyan varsa bile, uyku ona haramdır...

Gidilen şehre yaklaştıkca, heyecan kat sayısı artar...
Adrenalin oranı ve kalp atışları hızlanır...
Otobüsün yaşlı kurtlarından birkaçı ufak çaplı vaaz verir;
"Bakın arkadaşlar kimse aşşağı inmesin, taş gelirse camları dayanın, bu herifler şöyledir böyledir vb..."
Ama mevzu kopunca ilk inen onlar olur genelde...

Şehire girildikten sonra, emanetler zulalanır,
Masum çocuk tribine girilir...
Görenler süttün çıkmış ak kaşık zanneder...
Polisle girilen ufak tefek diyaloglarda "abi biz uslu çocuklarız"
Defalarca yapılan aramaların sonunda stada yaklaşılır...

Polislerin bitmek bilmeyen zırvaları dinlendikten sonra kuyruğa girilir...
Stada giren atkısı gururla açar...
Hızlı bir şekilde "biz geldik" dercesine pankartlar asılır...

Bu defa karşıdan bir uğultu yükselir; "hoşgeldin hoşgeldin, cehenneme hoşgeldin"
İnsan kafasında kurguya başlar hemen "acaba cehennem böyle biryermi?" -keşke böyle olsa-

Düdük duyulur...
90dakikalık ses deneme, gırtlak patlatma seansları başlar...
Hiç susmadan ardı arkası kesilmeyen besteler...atışmalar yapılır...
Ara ara polis müdahale eder, arbedeye girilir...
Polis her zamanki gibi jopunu kaldırıp gelecek emiri bekler,
Taraftar ise eline koltugunu alıp savunma sanatını konuşturur...
Karşı tribunden yeni bir uğultu yükselir..."vur vur vur"
Koyan, polisin jopları değildir aslında...sistemin acizliğidir...
Ama siyasete hiç girmeyelim çünkü çıkamayız...
Neticede siyasetle futbolu bağdaştıramayan biriyim...

Dakikalar 90'ı gösterir...
Alınan bir galibiyet o yolu cennete çevirir...
Mağlubiyette ise suratlar asık neden aranır...
Yönetime, hocaya, taraftara edilen küfürlerin çeteresi tutulmaz...
Dönüşte polis kordonunda şehirden çıkılır...
Formaliteden atılan birkaç taş camları döküp,
Otobüsü, deplasman otobüsü moduna sokar...

Otobüsten inilir, kovalamalar başlar...taraftar-polis-taraftar...
Ortalık savaş alanına döner...yaralananlar joplananlar vs vs...
İki taraftanda muhakkak yaralanan olur...
Hep biz yaraladık diyen olursa bilin ki yalandır...
Bütün bunlar bir nevi dönüş yolunda konuşulacak malzemeyi hazırlar...

Ve dönüş yoluna başlanır...
Alınan mağlubiyetse bir süre sonra unutulup yerini gırgıra şamataya bırakır...
Fenomenler şova başlar...
Kimisi alkole devam eder...kimisi yorgunlugun etkisiyle salıverir kendini...
Güneş kendini gösterdikce gözlerini açanlar kendilerini dinlenme tesislerinde bulur...
3-4 kişi ortak bir kase çorba söyler...yanına 4-5 ekmek istenir...
Bir kişi çıkıp güzellik yaparsa, kelle başına bir çorba düşer ve o insan için dua edilir...
"İyiki varsın be abi...sende olmasan aç kalıcaz..."
Bu arada cukkası sağlam olanlar bir köşeye geçip et yemekleri yerler...
Kaptan ise beleş yemek derdinde...

Bütün bunlardan sonra şehrinin sınırları görünür...yorumlar yapılır...
"Böyle bir şehir varmı ya...bu şehir gözünü seveyim abi"
İnsan gurur duyar kendiyle, böbürlenir...böyle bir şehir uğruna yaptıkları için.

Evi yakın olanlar otobüsü durdurup evinin yolunu tutar...
Her inen arkaya dönüp aynı şeyleri söyler...
Beyler cümleten gazamız mübarek olsun...
Kendinize iyi bakın..

Mavi Şimşekler tarihine Sahip çıkıyor !


Mavi Şimşekler olarak,geçmiş günlerimizi ve anılarımızı canlı tutabilmek için 1966'den bu yana tribün hikayeleri kulüp içindeki renkli kişileri,ilginç olayları anlatan bir olayınızı gönderin sayfa'da yayınlansınKütahya ile ilgili anısı olan herkes;Ad-SoyadYaşMeslek belirterek yazısını kutahyasporhayransayfasi@gmail.com'a mail olarak gönderebilir.Mavi Şimşekler Tarihine Sahip Çıkıyor...Sizler gönderin bizler yayınlayalım ..